27.08.2022
SULTANHANI H.630-634 / M.1232-1236
Kayseri Sivas yolunun 40. Kilometresinde Bünyan’a bağlı adını verdiği Sultanhanı Kasabasında, Alâeddin Keykubad’ın yaptırdığı bir eserdir. Alâeddin Keykubad, hol portalinde harap kitabesinden anlaşıldığı kadar 630-634 (1232-1236) arasında yaptırmıştır. Masif duvarlar ve çeşitli takviye kuleleriyle, dış görünüşte kale manzarası hakimdir. Güneyden kuzeye doğru çok az meyillenen bir arazide 3900 m2 bir alanı kapsayacak biçimde inşaa edilmiştir. Han, yolcu, yük ve hayvan üçlüsünün konaklaması esnasında ihtiyaçların karşılanacağı barınak ve servis mekânlarını kapsayan iki kütle olarak tasarlanmıştır.
Selçuklu döneminde ticari yollara ve ticaret hayatına büyük önem verilmekteydi. Alaeddin Keykubat döneminde ise Selçuklular, Anadolu’yu gıpta ile bakılacak büyük bir ticaret merkezi haline getirmişlerdi. Mesela Sultanhanında kalan ticaret erbabı handa üç gün ücretsiz kalır, üç günden fazla kalacaksa diğer günlerin ücretini öderdi. Tüccarların bütün malları devletin güvencesi altına alınmıştı. Han görevlileri sabah kapıyı açmadan herkese vukuat var mı diye sorar, vukuat varsa kimseyi dışarıya bırakmazlardı. Hana gelen tüccar malı özenle sayılır ve eğer tüccar sabah yoluna devam edecekse, malı kendisine eksiksiz teslim edilir ve uğurlanırdı. Bu kervansaraylar aynı zamanda dünyada günümüzde sigorta olarak nitelendirdiğimiz malların sigorta edilmesi şeklinde ticaretin garanti altına alınmış olması nedeniyle yapılmıştır. Bu tür kervansaraylarda tüccara böylelikle devlet güvencesi sağlanarak ticaretin gelişmesi de sağlanmıştır.
Diyelim ki tüccar mallarını handan sapasağlam teslim aldı ve yoluna devam etti. Yolda soyguncular, tüccarın yolunu kestiler ve malını çaldılar. Devlet, soyulan tüccarın bütün mallarının karşılığını öderdi. Çünkü, Selçuklu devletinde ticaret devlet güvencesi ile yapılmaktadır. O yüzden Alaeddin Keykubat dönemi Anadolusu “efsanevi zenginlikler ülkesi” olarak anılıyordu.
Yapı, yüksek ve farklı biçimde payanda ve kulelerle desteklenmiş duvarlarıyla adeta küçük bir kale kimliği arz etmektedir. Kervansaray’ın girişinin bulunduğu kuzey cephede, taçkapının iki yanında silindirik kesitli ve birbirine bitişik demet pate biçiminde tasarlanan payandalar hem duvarı destekler hem de bugün büyük bölümü yıkılmış olan avlu taçkapısına çerçeve oluştururlar. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerindeki kuleler yıldız kesitlidir. Avlunun yan duvarlarında birer, kapalı barınak kısmının yan duvarlarında ikişer destek payandası ve kule yer almaktadır, Ön cephedekilerin, dışında bu desteklerin çokgen ve yarım daire şeklinde tasarlandıkları ve üzerlerinin konik birer daire şeklinde tasarlandıkları ve üzerlerinin birer külahla kapatıldığı gözükmektedir. Bu kulelerin saçak seviyesinde başlayan mukarnaslarla genişleyerek yükseldikleri dikkat çeker. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşedeki kulelerin üst kısmının tüm yüzeyi dolaşan kuşakta iki şeridin geçmeler yapmasıyla oluşan dört kollu yıldız geçmelerle dairesel düğümler yapan şeritlerin oluşturduğu geometrik bezeme yer alır. Kuzeybatı köşedeki kulenin orta kısmında yüzeyden çökertilmişdikdörtgen biçimli kartuş içinde taşın erimesiyle tahrip olduğundan tam okunamayan bir yazı yer almaktadır. Buradaki yazının “amel-i Yadigar(?)” ibaresini içerdiğinden bu ismin kervansarayın mimarı olduğu ileri sürülmüştür.
Kervansaraya girilen ve Kuzey cephenin biraz doğusuna kaydırılmış olan ve duvar yüzeyinden profillendirilerek içe doğru yerleştirilen taçkapıdan girilmektedir. Taçkapıyı çevreleyen sivri kemerin üzengi taşından sonraki üst kısmı tamamen yıkılmıştır. 1970’den sonra yapılan onarımlarda taçkapı, duvarının taşları büyük oranda değiştirilmiş, orijinal bezemeli parçalardan bazıları duvar üzerinde bırakılmıştır. Taçkapı yanlardan ve üstten genişlikleri farklı üç bordürle kuşatılmıştır. Ayrıca üç bordür de taçkapı kemerini çerçevelemektedir. Bordürlerin tamamında kabartma olarak yapılmış, geometrik bezeme görülmektedir. Taçkapı nişi üzerleri orjinalinden bezemeli oldukları anlaşılan zar başlıklı sütuncelerle sınırlandırılmıştır. Sütünce başlığı üzerindeki bitkisel bezemeli bakiyelerden kavsara köşeliklerinin bitkisel kompozisyonlarla doldurulmuş olabileceği anlaşılmaktadır.